Erkek Şiddeti Psikolojik Bir Sorun Mudur? – Sude Bektaş

Erkek şiddeti, kadınların toplumsal cinsiyet rollerine uymadığı, ezilen olmayı kabul etmediği takdirde kadınları kontrol altına almak, baskı kurmak için kadına kadın olmasından kaynaklı uygulanan şiddetin adıdır. Erkek şiddeti yalnızca fiziksel olmamakla beraber, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet biçimlerinde de görülebilir. Bütün bu erkek şiddeti biçimlerinin kaynağı kapitalizm ve erkek egemenliği olduğu için erkek şiddetinin asıl nedeni bireysel değil, aksine toplumsal nedenlerdir. Erkek şiddetini psikolojik sorunlara bağlamak bu şiddeti açıklamak için yanlış bir yöntem olmakla beraber genellikle yöntem yanlışlığından değil bile isteye aklamak için bu vurgu ile açıklanır.

Peki psikolojik sorunlar yok mudur? Bunlar etkilemez mi? Psikolojik sorunlar bireylerin günlük yaşantısını; kişinin davranışsal, düşünsel işlevlerini olumsuz etkileyebilir ancak bu yansımalar erkek şiddetini açıklamaz. Psikolojik hastalıklar şiddet eğilimini arttırabilecek nedenlerden biri olabilse de temel nedenin bu olduğunu işaret etmek yanlıştır. Erkek şiddeti, bireysel bir psikolojik rahatsızlık değil toplumsal bir olgudur. Erkek şiddetini toplumsal bağlamdan koparmak, onun önüne geçmemizi, ona karşı mücadele etmemizi de engeller. Erkek şiddetinin nedenini doğru açıklamak onu nasıl engelleyeceğimize bizi götüreceği için burada soruları özenli ele almalıyız.

Şiddet olgusunun kendisi psikolojik rahatsızlıkların sonucunda ortaya çıkmaz. Şiddetin açığa çıkışı hakkındaki araştırmalar bazı vakalarda bu eğilimi arttırabildiğini gösterse de şiddetin altında yatan neden psikolojik rahatsızlıkların kendisi değildir. Üstelik psikolojik rahatsızlığa sahip kişilerde kendine zarar verme olasılığı bir başkasına zarar verme olasılığından çok daha yüksektir. Erkek şiddeti; bireysel bir psikolojik rahatsızlığın kapı araladığı kontrolsüz öfke patlamasından değil, kadının üzerinde otorite kurabilme ve güç elde etme isteğinden kaynaklanır. Özetle, erkek şiddeti kontrol kaybı değil aksine kontrol sağlamanın aracıdır. Eğer erkek şiddetini bireysel psikolojik sorunlara indirgersek bireysel düzlemde aradıklarımız toplumsal gerçek nedenleri görmemizi engeller. Bireysel nedenlere indirgediğimiz erkek şiddetini de bu yolla meşrulaştırır. Bu çözümleme bize erkek şiddetinin çözümünün yalnızca terapi, psikolojik destek, ilaç tedavisi gibi yollarla ya da erkekleri bir bir aydınlatan, eğiten yollarla değil ancak kadınların ezilen pozisyonunu ters yüz etmek olduğunu gösteriyor.

Ekim ayı başında İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’i vahşice katleden Semih Çelik gibi katilleri sözde psikolojik sorunlara sığınarak onları insandışı, kendi iradeleri dışında hareket eden kişiler olarak sunmak kadın cinayetlerinin faillerini aklamaktır. Faillerin sistematik olarak erkek şiddetine başvurmasındaki esas gerekçe erkek egemenliğinin açtığı alanlar ve bu alanları koruyup büyüten erkek devlet politikalarıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadele sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, 6284 no’lu kanunun fiilen uygulanmayışı ve erkek şiddetine karşı gerekli pek çok politikanın geliştirilmeyişi ve uygulanmayışı failleri cesaretlendirir. Şiddetin her geçen gün daha sistematize hale gelmesinin nedenleri tam da burada aranmalıdır.

Erkek şiddetinin gerçek toplumsal nedenlerini görmezden gelerek psikolojik sorun olarak atfetmek, onu makul bir zemine oturtmak için üretilen bir bahanedir. Erkek şiddetinin kişilerin psikolojik sorunları temeline dayandığı argümanı aynı zamanda bu şiddeti yaşayan kadınları da toplumsallıktan ayrı almak anlamına gelir. Erkek şiddeti bireysel bir olgu olarak ele alınırsa ona maruz kalan kadın da toplumsal mücadele değil bireysel iyileşme yollarına terk edilmiş olunur. Erkek şiddetinin bireysel olduğu görüşü, bunun toplumsal bir sorun olduğu gerçeğini göz ardı etmemize sebep olurken kadınların yaşadıklarının kendilerinin suçları olduğunu düşünmelerine neden olabilir, yalnızca erkek ile ilişkilerindeki bir soruna indirgemelerine neden olabilir. Erkek şiddetini deneyimleyen kadın bunun sistematik bir erkek şiddeti olduğunu fark edemediği, böyle ele alamadığı takdirde şiddet failini değiştirmek ya da bir nevi iyileştirmek için çabalayabilir ve bu da şiddeti yaşayan kadını çözümü olmayan bir erkek şiddeti girdabına sokar.

Psikolojik sorunları, erkek şiddetinin temel nedeniymiş gibi göstermek, ezen- ezilen ilişkisine dayanan toplumsal nedenlerini kabul etmemek yanlış olmakla birlikte aynı zamanda erkeğin yanında saflaşan politik bir tutumdur. Gerçeği doğru biçimde ele almamak neyin karşısında olduğumuz konusunda bilinç bulanıklığına yol açar ve bu toplumsal sorunu ortadan kaldırma sorumluluğunu üstlenmemizi güçleştirir. Erkek şiddetini bitirmek için atılacak adımların belirsizleşmesine neden olur.

Son söz olarak, erkek şiddeti bahanesinde yaygın kullanılan kavramlara bir bakalım. Erkekler; “anlık öfke krizi”, “kontrol kaybı”, “cinnet geçirilmesi” ya da “annesinden kalma travmalarının var olması” gibi bahanelerle savunulmaya çalışılmakta. Sıralanan bahanelerin arkasına sığınarak rahat olabileceğini bilen fail erkekler sıkça cezasız kalıyor, bu “psikolojik sorunlar” temelinde asıl odaklanılması gereken problemdir. Erkek şiddetinin psikolojik sorun olduğunu söylemek sistematik cezasızlık politikasına doğrudan destek olmaya götürür.