Gençliğe Dönük Saldırıların Kesişiminde Suruç – Devrimci Gençlik Dernekleri, Gençlik Komiteleri, Öğrenci Faaliyeti

Suruç’un 9. yılına giderken Suruç için adalet mücadelesi, Wan direnişi ve 1 Mayıs Taksim eylemi etrafında gelişen saldırıları üzerine gençlik örgütleri ile yaptığımız röportajları sizlerle paylaşıyoruz.

Gençlik Örgütleri 9 yıl boyunca Suruç’a adalet için sokakta omuz omuza mücadele etti, ediyor. Bundan kaynaklı pek çok genç yargılanıyor. 1 Mayıs’ta da Taksim için barikata yüklenen gençler yine omuz omuza yargılanıyor, cezalandırmak isteniyor.

1 Mayıs’ta Taksim iradesini yükselttiği için tutuklamalarla karşılaşan gençlik örgütlerinden biri de Devrimci Gençlik Dernekleri. 9. yılında Suruç için Adalet kampanyası ve Taksim tutsaklarına özgürlük çalışması nasıl bir eksende ele alınmalıdır?DGD

Devrimci Gençlik Dernekleri
Suruç İçin Adalet ve Taksim 1 Mayıs Tutsaklarına Özgürlük mücadelesi gençlik hareketinin önemli gündemleri durumunda. Suruç Katliamı 2016 başkanlık referandumundan itibaren resmileşen, Saray Rejimi olarak ifade edilen açık faşist rejime giden yolda önemli bir duraktı. Suruç’tan itibaren AKP tarafından döşenen taşlar, 1 Mayıs 2024’te Taksim yolunun 40 bin polis tarafından kesilmesine doğru ilerledi. Bu süreçte faşizmin saldırganlığının çapı ve niteliği büyüse de buna karşı geliştirilen duruşlar yeterli olmadı.

Bu eksikliğin devrimciler açısından öznel sebeplerinden ikisinin altını çizmek istiyoruz: İlki, birleşik mücadeleye duyulan ihtiyacın öneminin kavranmaması ve bu konuda atılan adımlarda yeterince sorumluluk gösterilmemesidir. İkincisi ise siyasal pratiğin fiilen sandığa kadar daralması, solun sadece seçim dönemlerinde hareketlenir hale gelip canlanması ve seçimlere abartılı anlamlar yüklenmesidir ki bu da rejimin dikkatlice yürüttüğü ve düzen muhalefetinin çanak tuttuğu, sokağı kriminalize çabalarına soldan katkı sağlamıştır. Sokaktan kastımız ise seçim dışındaki mücadele ufkudur; hem alan hem de yöntemdir; bir fabrikada grevdir, bir okulda boykottur, bir mahallede halk meclisidir, bir alanda miting ve bir sokakta fiili durumdur, kavganın uzun menzilli ufku ve diyalektiğidir, mücadelenin birleşikliğinin gereğidir.

Suruç İçin Adalet ve Taksim 1 Mayıs Tutsaklarına Özgürlük gündemleri çerçevesinde yürütülecek çabaların başarıya ulaşabilmesi için net bir bakış açısına ihtiyacımız var. Öncelikle Suruç’un da Taksim’in de tüm halkı ilgilendirdiği, bunların sadece katledilenlerle veya tutsak düşenlerle ilgili olmadığı çalışmaların ekseninde olmalıdır. Katliamların, uzun yıllar süren sonuçsuz davaların veya ev baskınlarıyla onlarca insanın gözaltına alınmasının halkı edilgenliğe sürüklemek için yapıldığı ve bu edilgenliğin de daha fazla baskı, yoksulluk ve geleceksizlik olarak geri döneceği anlatılmalıdır. Bunların dışında mücadele etmeye, sokakta olmaya, direnmeye dair tüm karalama çabalarına cepheden karşı durulmalı, mücadelemizin meşruiyeti savunulmalıdır.
Son olarak ise önce devrimcilerin çabaları ortaklaştırılmalı, mücadelenin gerek halk gerekse de aydınlar nezdinde geniş kesimlere değmesi sağlanmalı ve genişleme konusunda tereddüt gösterilmemelidir.

Kürt halkının siyasi iradesinin gaspına yönelik Wan’a kayyum atama girişimi Wan halkının direnişi ve Türkiye’den yükselen ses sonucu boşa düşürüldü. Wan direnişine omuz veren gençlik örgütleri ise tutuklama saldırılarına maruz kaldı.

Gençlik Komiteleri de bu tutuklama saldırılarıyla karşılaşan gençlik örgütlerinden biri. Suruç 9. yılına giderken dünden bugüne Kürt halkına ses verenlere dönük saldırılar sürüyor. Bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?Gençlik Komiteleri

Gençlik Komiteleri
Geçtiğimiz birkaç yıla bakacak olursak gençlik hareketi, farklı pratiklerle iniş çıkışlar yaşasa da etkin ve etkileşimi yüksek bir konumda. Yaklaşık 5 yıldır kesintisiz direniş sürdüren gençlik de iktidarı tehdit ediyor. Eskişehir, Gezi ayaklanmasından ileri gelen önemli ve iktidar için korkutucu bir tarihselliğe sahip. Uzun zamandır bu yerlerde devrimciler baskı ve tutuklama yoluyla boğulmaya çalışılıyor. Van’da kayyuma karşı direnişte olan yoldaşımız Cezai, Eskişehir’de gençlik hareketi için emek eden genç bir devrimciydi ve bu yüzden tutuklandı. Bu saldırıları Kürt hareketiyle dayanışma gösterenlere değil, hareketin kendisine yapılan bir operasyon olarak görüyoruz. Kürt halkı ile dayanışma gösterdiğimizde payımıza düşen bedeller de bizi onurlandırır.

Van’da kayyuma karşı direnişin ardından alınan karardan geri dönüldü. İktidar, süreci kontrol edemeyeceğini düşündüğünde geri adım atabiliyor. Van direnişinin kazanmasının ardından eylemcilere gerçekleşen operasyonlar, Hakkari’ye atanan kayyumun seçimden çok sonra gerçekleşmesi buna örnektir. Bu ülkede hukuk ortadan kalkmıştır. Kürt Özgürlük Hareketine karşı bir düşman hukuku inşa edilmiştir. Kürtlere siyaseti yasaklamak, iradesini gasp etmek istiyorlar ama hareketin tarihsel birikimi ve gücü tüm bu saldırılara karşı öğretici bir mücadele sunuyor. Bu mücadeleye destek olmayı görev olarak görüyoruz.

Suruç katliamının 8. yıl dönümü kampanya süreciyle başlayan ve 1 Mayıs, Van direnişi ile devam eden tutuklama furyasında birçok devrimci tutuklandı, bazıları tahliye oldu. Toplumsal muhalefetin tepkiselliğinin düşük olacağını düşünerek adli suçların caydırıcılığını artıracağız söylemleri, hayatımıza yerleştirilmeye çalışılıyor. İşçi sınıfına, devrimcilere ve Kürtlere yönelik saldırılara karşı ortak düşman gören bir mücadele hattı oluşturmak elzemdir. Suruç’un 9. yılı bu mücadelenin başlangıç noktası olmalıdır. Devrimcilere ve değerlerimize yönelik saldırılara rağmen Suruç’un 9. yılında meydanlarda 33’lerin düşlerini haykırmaya devam edeceğiz. Tüm gençliği de 20 Temmuz’da Suruç için adalet diyenlerle yürümeye davet ediyoruz.

“Taksim’e Özgürlük” şiarıyla örülen 1 Mayıs’ta gençlik örgütleri ve emekçi soldan 70’in üstünde arkadaşımız tutuklandı. Öğrenci Faaliyeti de bu saldırı ile karşı karşıya kalmış gençlik örgütlerinden biri.

Bu tutuklama saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz, gençlik bakımından saldırı dalgasının önünü alabilecek olan nedir?Faaliyet

Öğrenci Faaliyeti
Öncelikle Suruç Katliamı’nın yerini tespit etmek sağlıklı olacaktır. Suruç Katliamı, basit bir saldırıdan ziyade, 7 Haziran’dan sonra Saray’ın faşizmi sürekli kılma stratejisinin bir adımıydı. Bu konjonktürde Suruç Katliamı, iktidarın toplumda yaratmaya çalıştığı değişimin ve faşizmin inşasının önemli bir durağıydı. Suruç katliamında yitirdiğimiz 33 arkadaşımız adaletsizliğin en büyük temsillerindendir. Suruç katliamının 9. yılında baktığımızda Saray Faşizminin güçlendiğini ve demokratik alanlarda baskı ve şiddetin arttığını görüyoruz. Bir yandan hegemonyasını kurmak adına kendi milli-muhafazakar kültürünü dayatıyor. Kampüslerimiz ranta açılıyor veya şehrin kuytu köşelerine atılıyor. Üniversitelerde söz hakkı kayyumların eline veriliyor. Lisans öncesi eğitimin bilimsel niteliği siliniyor. Okullarda etkinlikler yasaklanmaya çalışılıyor.

Özellikle 1 Mayıs öncesinde başlayan ev baskınları ve tutuklamalar arttı. Bunlar Saray Faşizminin iç krizlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Siyasal iktidarın ortakları arasındaki krizler bir yandan “demokratikleşme” ve “yumuşama” adıyla pazarlanmaya çalışılırken devrimci-demokratik kurumlara karşı tutum sertleşiyor. Eylemlerden sonra iktidarın operasyon hesapları tarafından hedef gösterilen arkadaşlarımızın evleri basılıyor. Demokratik alanlardaki siyaset, pasif bir alana sıkıştırılmaya çalışılıyor. Muhalefet ise iktidar ile uzlaşma yoluna gidiyor.

Bugün ihtiyacımız olan faşizme karşı dağınık bir mücadele hattı yerine, ezilenlerin mücadelelerini anti faşist bir mücadele hattında birleştirmektir. Topyekün bir anti faşist mücadele ancak farklı ezilmişlikler arasındaki karmaşık bağlantıları inceleyerek mümkün olabilir. Çünkü Suruç’ta katledilenler de, 10 Ekim’de barış istediği için yitirdiklerimiz de biziz. Cumartesi Anneleri de, şiddete karşı sokakları dolduran kadınlar da, yok sayılan LGBTİQ+’lar da biziz. Geleceksizliğe sürüklenen üniversiteliler de biziz. Üniversiteliler olarak kampüsten sokağa tüm sömürü, tahakküm ve ezilmişlik biçimlerine; Saray’a ve yürütücüsü olduğu sisteme karşı anti faşist mücadele hattı yaratması gerekenler biziz. Bundandır ki yapılması gereken tüm adaletsizliklere karşı tarihsel bilince ve geçmişin belleğine sahip bir direniş havzası yaratmaktır.