Keke’ye – Yunus Çakır

Zindanlar, kimyasallar, ölümler, ayrılıklar… Yıllardır Kürtlerin payına düşendi bunlar. Dersim, Ağrı, Enfal, Halepçe, Roboskî ve daha niceleri, yıllardır bu kadim milletin görmediği katliam, tatmadığı acı kalmadı. Bunları bilen, duyan, gören bir isimdi Yunus Emre, adaşım. Yoldaşlarının dilinde Keke idi ismi. Öyle seslenirlerdi Yunus Emre Şen’e. Yanı başındaki bir kenti, bir kez daha süngüden geçirilmek istenen halkını savunmuştu Ankara’da, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde. O ve onun gibi binlerce gencin direnişi, aylar süren mücedelelerle birleşmiş, devlet destekli barbar IŞİD çeteleri kaybetmişti. Şimdi yeni bir görev, yeni bir mücadele kapısı açılmıştı sosyalist gençlere, Yunus Emre Şen’lere. Yıkılan bir kenti yeniden inşa etme mücadelesi vardı kapıda. Bu düş ile çıktığı yolda, 32 arkadaşı ile şehit düştü gençlerin “Keke’si”, Suruç’ta…

Güzel kalpli, cengaver delikanlı. Halkı için her şeyi göze alabilen, annesi üzülmesin diye Kobanê’ye gideceğini gizleyen, Kobanê’li çocuklara oyuncak alabilmek için inşaatlarda ter döken Yunus Emre. Kürdistan’ın en güzel şehirlerinden birinde, Van’da yaşarken görmüşsün birçok şeyi. En çok da Roboskî yara açmış o güzel gönlünde. Böyle söylüyor annen. “…O kadar çocuk, haince, kimin yaptığı belli olmayan…” şeklinde tarif ediyor Roboskî’yi. Roboskî’den 4 yıl sonra yine aynı şekilde katlediyorlar oğlunu, Yunus Emre’sini: “O kadar çocuk, haince, kimin yaptığı belli olmayan…”
Aslında Yunus Emre, annen de biliyor Roboskî’yi kimin bombaladığını, Suruç’taki bombayı kimin patlattığını. Dil Tarih’ten seni kimin kopardığını, sosyalist gençlerin Keke’sini kimin şehit ettiğini… Hepimiz biliyoruz. Hep birlikte 9 yıldır hesap soracağız diyoruz. Hesap soracağız, söz.

Senin ismini araştırdığımda yine annenin söylediği bir cümle aklımdan hiç çıkmadı. “Onun gibisi yoktur.” diyordu senin için annen. Yaptıklarına baktığımda, gerçekten senin gibisinin olmadığını anladım güzel yoldaşım, adaşım. Kobanê henüz kurtarılmamışken gitmişsin Suruç’a. Orada görmüşsün savaştan yaralı kurtulan Kobanê’li çocukları. O gün vermişsin kararı aslında; bu kent savunulacak, bu kent ayaklanacak, bu kentin çocukları oyunlar oynayacak.

Van’ın yiğit genci, güzel insan. İnşaatta çalışarak topladığın paralarla almışsın Kobanê’li çocukları güldürecek oyuncakları. Arkadaşların ile el ele, omuz omuza gelmişsiniz Suruç’a. Baban dahi olsa haksızlık yapanın karşısına çıkar, hesap sorarmışssın. Bir tane de çakın varmış, Kobanê’ye geçmeye giderken yanına bile almamışsın. Bu kadar güvenmişsin halkına, yoldaşlarına. Lakin senin çakı bile götürmediğin yere bombalarla, pusularla gelmiş barbarlar. Sen oyuncaklarla, kitaplarla, hayallerle, dostlarla gelmişken Amara Kültür Merkezi’ne.
Barbar IŞİD çetelerinin tek amacı Kobanê’yi yakıp yıkmak değildi elbette. Seni de, arkadaşlarını da, aileni de; velhasıl kelam Kobanê’ye umut olmak isteyen herkesi de hedef almışlardı. Halklar Kobanê’de birlikte direnmiş, onları yenmişti. Buna karşılık yine bombalarla çıkmışlar karşınıza, bugün farklı mücadelelerde omuz omuza olamayalım diye vurmuşlar sizi.
Yiğit ağabeyim, Keke’m, Yunus Emre, sen bu dünyadan ayrılalı tam 9 yıl olmuş bugün. Sen, 9 yıldır milyonlara umudu, direnişi, gençliği hatırlatmaya, beni ve birçok yoldaşımı kavgaya hazırlamaya devam ediyorsun. Seni okuduğumda, dinlediğimde, hissettiğimde birçok ortak noktaya sahip olduğumuzu fark ediyorum. Mesele sadece ismimiz değil, gülüşlerimiz, düşlerimiz de benziyor. Uğur abinin seninle ilgili “Gülmediği bir anını hatırlamıyorum.” cümlesi de beni sana yakınlaştırıyor. Fotoğraflarından da bunu fark edebiliyorum. Hep güleçsin, hep genç… Hatta belki de faşizm seni bu yüzden hedef aldı Suruç’ta. Senin gencecik bedenin, dosta güven veren gülüşlerin kıskandırdı o çirkin, vahşi insanları.

Sen aramızdan ayrıldın ayrılalı mücadelede hem çok şey değişti, hem de hiç bir şey değişmedi. Sen ve yoldaşların Kobanê için direndi, Rojava Devrimi’ni gerçekleştirdi ve savundu. Biz de bugün Van için direndik; Colemêrg için, Başûr için direniyoruz. Tabi bir de sizin için. Sen ve 32 düş yolcusu arkadaşın için her yıl 20 Temmuz’da sokakları, alanları dolduruyoruz. Katillerden hesap sormanın azmiyle, gülüşlerinizin içimizi yakan özlemi ile dikiliyoruz faşizmin karşısına tam 9 yıldır. Aradan geçen bunca yıla rağmen faşizm hala senin bildiğin gibi; azılı, korkak ve hain. Mertçe bile çıkmıyorlar gençlerin karşısına. Sizi bizden koparan IŞİD çetelerinin bugünkü temsilcileri bizden önce doluşuyor alanlara, sokaklara. Ancak ne yapsalar nafile. Biz, sizi aramızdan alan faşizmin karşısına dün olduğu gibi bugün de gençliğin gücü ile çıkacağız.

Bunların dışında ki her şey aslında bildiğin gibi. Gençler olarak tüm kadınların, hayvanların, ezilenlerin mücadelesini büyütmek için uğraşıyor, onlar da senin yoldaşın olabilsinler diye koşturuyoruz. İstanbul’dan, Ankara’dan, Van’dan, Amed’den yükseltiyoruz mücadele bayrağını. Sadece bu topraklarda değil, Filistin’deki çocuklar için de kalkıyoruz ayağa. Velhasıl kelam her zamanki gibi, ezilen nerede ise biz oradayız. Sosyalist ve yurtsever gençler olarak senin ve 32 arkadaşının izinden nerede oyuncaksız bir çocuk varsa orada olmaya, nerede yıkım varsa karşısına çıkmaya çalışıyoruz.

Anının ve mücadelenin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum güzel yoldaşım, Keke’m, Yunus Emre. Önceki 8 yılda olduğu gibi bu yıl da senin için alanları dolduracak, adalet arayışını sürdüreceğiz. Sizler bir neslin yüz akı, mücadele aşkı oldunuz. Sizin gibi güzel insanlara yoldaş olabilmenin haklı gururu ile satırlarımı sonlandırıyorum.
Yunus Emre Şen özelinde tüm Suruç şehitlerinin mücadelesine saygı ve bağlılıkla…