Yasanın Ardından: Hayvan Katliamı ve Direniş – Zeynep Tekin

(Bu yazı, basılı olarak yayımlanan Ekim-Kasım sayımızda çıkmış ve 17 Eylül tarihinde yazılmıştır. Bu tarihten itibaren yaşanan hayvan hakları ihlali, hayvan katliamları ve katliam yasasına karşı mücadele pratiklerini içermemektedir.)

Hayvan katliamı yasası, milyonlarca insanın itirazlarına rağmen AKP-MHP faşist rejimi tarafından meclisten geçirildi. Halk, yasanın geri çekilmesi için protestolar düzenlemeye devam etse de iktidar bu konuda sessiz kalmaya kararlı. Katliam yasası konuşulmaya başlandığından bu yana sokakta yaşayan hayvanlara dönük yansımalarına defalarca kez şahit olduk. Yasanın meclisten geçmesinin ardından ise şimdi katliamın başka bir boyutuyla karşı karşıya kalacağımız açık.

Yasa tartışmalarının süregeldiği temmuz ayında Bursa’da sokaktaki kedilere mama ve su bıraktığı için bir anne ve kızı darp edildi. Ailenin polise verdiği ifadeye ve gazetelere verdiği röportajlara göre, failler daha önce sokaktaki kedileri arabayla ezen bir gruptu, yani ilk vukuatları da değildi. Bu canilerin cesaretlenmesi için yasanın meclisten geçmesi bile gerekmemiş, Erdoğan’ın tek bir söz etmesi yeterli olmuştu. Henüz yasa meclisten geçmemişken ve protestolar devam ederken, Boğaziçi Üniversitesi’nde boğazı kesilmiş bir kedi bulundu. Öğrenciler, failin kameralarca tespit edilmesini talep etse de failler hala bulunmuş değil.

Ağustos Ayı Katliam Bilançosu

Ağustos ayı, Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan yoğun ve sistematik hayvan hakları ihlalleri ile geçti. Bu süre zarfında, birçok şehirde şiddet olayları arttı ve bu olayların çoğu Hayvan Katliam Yasası’nın meclisten geçmesinin hemen ardından yaşandı.

Ağustos’un ilk günlerinde, Türkiye’nin farklı şehirlerinde hayvanlara yönelik şiddet olayları ortaya çıktı. 1 Ağustos’ta Tirebolu’da çöpte ölü köpekler bulundu. Aynı gün, Bursa’da belediye tarafından kısırlaştırılmış ve küpeli köpekler usulsüz bir şekilde barınağa kapatıldı. Bu durum, köpeklerin yaşam alanlarının ne kadar kısıtlandığını ve barınakların ölüm kampı haline geldiğini gözler önüne serdi. Keçiören’de de benzer bir uygulama yaşandı, burada da kısırlaştırılmış ve küpeli köpekler barınağa kapatıldı. CHP’li belediyeler köpeklerin barınaklara kapatılmayacağını belirtmişti ancak sözlerini tutmadıkları açıkça görüldü. Adana’da da çöpte ölü köpekler bulundu ve hayvanların karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını tekrar gözler önüne serdi.

Ağustos’un devam eden haftasında, Bartın ve Kayseri’de kedilerin kesilmiş bedenleri bulundu. Bu olaylar, hayvanlara yönelik şiddetin ne denli vahşi bir boyuta ulaştığını gösterdi. Şiddet her geçen gün uçlaşıyordu. Düzce’de bir kişi, köpekleri tüfekle vurarak göle attı, bu katliam hayvan hakları savunucuları tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Aynı gün, Samsun’da usulsüz bir şekilde kısır ve küpeli köpekler barınağa kapatıldı. Niğde ve Ankara Altındağ’da ise toplu mezarların açığa çıkması, bu bölgelerdeki hayvan hakları ihlallerinin boyutlarını gözler önüne serdi. Toplu katliamların ardından İstanbul AKP İl Başkanlığı Binası önünde bir protesto düzenlendi ve büyük Yenikapı Mitingi’ne çağrı yapıldı. Bu protesto, yoğun polis ablukası altında son buldu.

Ağustos’un ortalarına gelindiğinde, Zonguldak’ta bir köpeğin av tüfeğiyle 20 yerinden vurulması ve Ordu’da sokak köpeklerinin usulsüz bir şekilde barınağa kapatılması gibi olaylar yaşandı. Bu dönemde, Ankara Altındağ ve diğer bölgelerde kısırlaştırılmış köpeklerin barınaklara kapatılması dikkat çekti. Kırklareli’nde çuvallara atılmış parçalanmış köpek cesetleri bulundu ve Silivri’de köpekler zehirlendi. Tekirdağ ve Manisa gibi şehirlerde de benzer vahşet olayları yaşandı. Özellikle Manisa Salihli’de Muzaffer Şen isimli failin üç yavru kediyi fırça sapıyla katletmesi sosyal medyada geniş yankı uyandırdı ve tepkiler failin tutuklanmasına yol açtı.

Ağustos’un ikinci yarısında, toplu katliamlar ve kötü muamele devam etti. Ankara Çankaya ve İzmir Foça’da, kısır ve küpeli köpekler barınaklara kapatıldı ve bu olayların yanı sıra birçok şehirde hayvanların barınaklarda kötü muameleye maruz kaldığı görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Bu durum, toplumda geniş tepkilere neden oldu.
Ayın sonlarına doğru, Kocaeli, Çankırı ve Kırıkkale gibi illerde vahşet olayları arttı. İzmir, Antalya ve diğer şehirlerde, köpeklerin yakılması, baltayla vurulması veya traktör arkasında sürüklenmesi gibi şiddetin, düşmanlığın uçlaştığı olaylar yaşandı. Ayrıca Ağrı’da köpeklerin kafalarına vurulmuş ve parçalanmış cesetleri bulundu. Hatay’da bir köpeğe işkence edildi ve Bodrum’da bir köpek tüfekle vurularak ağır yaralandı, tedavisi şu an özel bir klinikte devam ediyor. İstanbul Heybeliada’da bir yavru kedi tellere asılarak katledildi ve Antalya Kepez’de bir köpek yakılarak öldürüldü. İstanbul Kartal’da ise yavru kediler bir kovada boğularak katledildi.

Ağustos ayının son günlerinde, Pendik ve Uşak’ta kısırlaştırılmış ve küpeli köpeklerin barınaklara kapatılması devam etti. Ankara Gölbaşı’nda, gece veterinersiz bir şekilde uyuşturucu iğne ile hayvanları toplamaya çalışan belediye ekipleri, halkın tepkisi sonucu olay yerinden uzaklaştırıldı. Erzurum Pasinler’de bir çöp kamyonuyla toplanan köpeklerden bazıları katledildi. Ayrıca, 31 Ağustos’ta Aydın’da ve Ankara Polatlı’da benzer şekilde kısırlaştırılmış köpeklerin barınaklara kapatılması ve bir yavru köpeğin yaba ile vahşice katledilmesi gibi saldırılar yaşandı.

Ağustos ayı boyunca hayvanlara dönük yaşanan bu saldırılar, hayvanlara karşı işlenen suçların sadece birkaç münferit vaka olmadığını, geniş bir coğrafyada ve farklı şekillerde sistematik bir hal aldığını gösterdi. Hayvan Katliam Yasası’nın meclisten geçmesinin ardından vahşetin artış gösterdiği açıkça ortadadır. Katliam yasasının meclisten geçmesi sonrası sokak hayvanlarına yönelik bu şiddet dalgasının artmasında yasayı çıkaran iktidarın tetiklediği histerik bir katliam fikri yatmaktadır. Toplumun geniş kesimleri tepkilerini açıkça ortaya koymuş olsa da yasaların ve uygulamaların kökten değişmesi gerektiği bir kez daha vurguluyoruz. Bu karanlık tablo karşısında, örgütlü bir şekilde sesimizi yükseltmek ve hayvanları korumak adına mücadelemizi büyütme sorumluluğunu taşıyoruz.

Bu katliamları gözler önüne sermek, belediyeleri ve failleri teşhir etmek hayati önem taşıyor. Hayvan katliamları olanca tepki ile karşılansa da bu tepkiyi eyleme geçme güdüsüyle birleştirmek zorundayız. Hayvan katliamları ancak örgütlü bir isyanla durdurulabilir. İstanbul’da yasa karşıtı mitingler sonrası hayvanseverler, sosyal medyada mahalle örgütlenmeleri başlattıklarını ve bir dayanışma ağı kurduklarını açıkladı. Amaç, bir yerde bir hayvana işkence edildiğinde, çevredeki herkesin hızla olay yerine gitmesi ve işkenceyi engellemeye çalışması. “Bu sokaktaki tüm canlılar bizim korumamız altındadır.” yazılı afişler ve pankartlar birçok mahallede asılmaya başladı ve bu katliama onay veren belediyelere toplumsal bir gözdağı veriyor.

Katliam yasasının failleri bellidir: AKP-MHP iktidarı ve “Katliama izin vermeyeceğiz!” dedikten sonra sokakta yaşayan hayvanları ölüm kamplarına toplamaya devam eden CHP belediyeleri. Yasanın geçmesinin ardından gelişen sonuç alıcı bir perspektiften gerileyerek tabloyu kabullenen, suya sabuna dokunmayan, “ılımlı” protestolar vicdan rahatlatmadan öteye geçemez. Bu nedenle, faillerin karşısına her gün daha güçlü çıkmak zorundayız.

Bu kadar kolektif bir karanlık bizi zaman zaman karamsarlığa sürüklese de direnişin ışığını yakacak umut dolu pratikler de yok değil. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Yenikapı’da düzenlenen mitingde binlerce kişi hayvan katliamını protesto etti. Kitle, “Medya etik ol, tetikçi olma” ve “AKP yasanı al başına çal” gibi sloganlar yükseltilirken, ‘’AKP yaparsa katliam yapar.’’ yazılı dövizin polis tarafından alınmak istememesi sonucu çıkan tartışmadan sonra kitle bu sloganla alana girdi. Hayvan Katliamı Yasası karşısında “Bu yasa sokaktan geçmez.” diyerek mücadeleyi yükselten, açıktan katledilen dostlarını korumak için gece gündüz demeden koşanlar sokakta yaşayan hayvanları faşizme vermeme kararlılığı ile umudu büyütüyor.

Gücümüz örgütlü birliğimizden gelir. Hayvan dostlarımızı koruyacak olan tek şey, sesimizi tam da şimdi saldırılar yoğunlaşırken daha da kuvvetli yükseltmemizdir.